Tıp dünyası, multipl skleroz hastalığının belirtilerini ve gelişmesini, ilk olarak, İngiltere kralı prensi Augustus Frederick d’Este’nin 1822 yılında 28 yaşındayken tutmaya başladığı günlükle çok net bir şekilde tanıdı. Kızamık hastalığından sonra ortaya çıkan belirtileri, bu hastalıktan 26 yıl sonra ölünceye kadar ayrıntılı olarak anlatılmış. Augustus’un ölümünden yirmi yıl sonra (1868) Fransız nörolog Jean Martin Charcot, multipl sklerozu (MS) bir hastalık olarak bütün özellikleriyle tanımlamış. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, MS’a neyin yol açtığı halâ kesin olarak bilinemiyor. Bilinenler, kadınlarda ve kuzey ülkelerinde daha sık görüldüğü, ekvatora yaklaştıkça hastalığın azaldığı.
Bağışıklık sistemi henüz kesin olarak bilinmeyen bir nedenle, yanlış çalışmaya başlıyor ve kendi sinir hücrelerinin miyelin kılıflarını hasarlandırmaya başlıyor. İnsanda yaklaşık olarak 30 milyar sinir hücresi var. Bunlar bir çeşit elektrikle çalışıyor. Sinirlerde akımın düzenli olabilmesi için elektrik kablolarının dışındaki plastik koruyucu gibi izole edici tabakalara ihtiyaç var. Sinir hücrelerinin ve bunların uzantılarının etrafını saran miyelin adlı madde sadece izole etmekle kalmıyor, sinirdeki iletişimi de sağlıyor. Sinirlerde iletişim hızı saatte 400 km.ye varıyor. Eğer miyelin tabakası hasarlanırsa, izolasyon görevi kadar iletişim görevini de yapamamaya başlıyor. Zaman zaman yüzde birinden daha yavaş bir hıza inebiliyor. Bu da hastaların felçlere ve duyu kayıplarına varıncaya kadar bir çok sorun yaşamasına yol açıyor. Multipl Skleroz (MS), sinir sisteminin kronik bir hastalığı.Ataklarla başlıyor ve ardından gerilemeler görülüyor. Bazı araştırmacılar çocuklukta veya ergenlik döneminde geçirilmiş uçuk virüsü ya da klamidya bakterisi ile geçirilmiş enfeksiyonların bu hastalığın nedeni olduğunu öne sürüyor. Yapılan araştırmalar çok sayıda genin de bulunduğunu ortaya koymuş. İnfeksiyonla ilgili olarak yapılan araştırmalar, bazı infeksiyonların hastalığı tetiklediğini göstermişse de hastalığa neden olduğu yolunda bir kanıt elde edilememiş. Hastalığa karşı kullanılan ilaçlarla atakların sayısını azaltmak ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak mümkün olabiliyor. Yaşam boyu, gün aşırı ya da haftada bir interferon iğnesi yaparak bu başarı sağlanabiliyor.
Bilim adamları, hastaları sürekli iğne olma zorunluğundan kurtarmaya çalışıyor. Yapılan çalışmalarla ağızdan alınabilecek hapların yolda olduğundan bahsediliyor. Mesopram, Rolipram, Pirfenidon, CCR-1 antogonistleri gibi maddelerle yapılan çalışmalarda bazı çalışmaların Faz 2 noktasına ulaştığını, bunları yakın bir gelecekte MS’lu hastaların kullanımına sunmayı umduklarını belirtiyorlar.